DOSTTAN GELEN HER ŞEY TATLIDIR
Mahmud
Gaznevi’nin nedimi olan ayaz ile sultan, beraber salatalık yiyorlardı. Sultan,
salatalığı soyuyor; yarısını Ayaz'a, kendi eliyle veriyor, yarısını da kendi
yiyordu. Salatalığı yiyen sultan, onun zehir gibi acı olduğunu gördü; fakat
karşısında aynı salatalığı tatlı tatlı yiyen Ayaz'a hayretle sordu:
“Yediğin salatalık acı; neden
yüzünü bile buruşturmadan yiyorsun da, ağzından atmıyorsun?” Ayaz:
“Aman sultanım! Sizin elinizden
nice tatlı nimetler yedim; o nimetlerden sonra elinizden yediğim salatalık acı
imiş, ne çıkar? O el bana yüzlerce tatlı nimet sundu, şimdi bu nimet acı diye
yemeyip tükürürsem, yaptığım nankörlük olmaz mı? Hem o el tarafından ikram
edilen nimet, acı bile olsa bana tatlı geldi” dedi.
Ders Veren Hikayeler Kısa |
SEDEF ÇİÇEĞİ
Mahkeme
salonunda, seksen yaşlarındaki yaşlı çiftin durumu içler acısıydı. Adam inatçı
bakışlarla, suskun ninenin ağlamaktan iyice çukurlaşmış gözlerini ve bitkin
bakışlarını süzüyordu. Hakim tok sesiyle yaşlı kadına:
-
Anlat teyze, neden boşanmak istiyorsun?
-
Yaşlı kadın, derin bir nefes çektikten sonra
başörtüsüyle ağzını aralayıp, kısılmış sesiyle konuşmaya başladı.
-
Bu herifin ettiği, yetti gayri. Elli yıldır
bezdirdi hayattan... boşanmak istiyorum...
Sonra uzunca bir sessizlik hakim
oldu mahkeme salonunda... Sessizlik, bu tür haberleri her gün manşet yapan
gazetecilerin birinin flaşıyla bozuldu. Kim bilir nasıl bir manşet atacaklardı
birlikte yaşanmış elli yılın ardından? Çok sayıda gazeteci izliyordu davayı...
Kadın neler diyecekti? Herkes, onu dinliyordu. Yaşlı kadının gözleri doldu ve
devam etti:
-
Bizim bir sedef çiçeğimiz vardı çok sevdiğim...
O bilmez... Elli yıl önceydi... O çiçeği, bana verdiği çiçekler arasından
kopardığım bir yaprağı tohumlamıştım, öyle büyüttüm. Yavrumuz olmadı, onları
yavrum bildim. Bir süre sonra çiçek kurumaya başladı. O zaman adak adadım. Her gece
güneş açmadan önce, bir tas suyla sulayacağım onu diye... İyi gelirmiş,
derlerdi. Elli yıl oldu, bu herif bir gece kalkıp bir kere de bu çiçeği ben
sulayayım demedi. Taa ki geçen geceye kadar... O gece takatim kesilmiş
uyuyakalmışım... İşte ben, böyle bir adamla elli yıl geçirdim. Hayatımı,
umudumu her şeyimi verdim. Ondan hiç bir şey görmedim. Bir kerecik olsun kalkıp
onu sulamasını bekledim çiçeğimi... ama olmadı. Onsuz daha iyiyim yemin ederim.
Hakim yaşlı adama dönerek:
-
Diyeceğin bir şey var mı baba ? dedi.
Yaşlı adam bastonla zor yürüdüğü kürsüye, o
ana kadar suçlanmış olmanın utangaçlığını hissettiren yüz ifadesiyle, hakime
yöneldi. Tane tane konuştu:
-
Askerliğimi reis-i cumhur köşkünde bahçıvan
olarak yaptım. O bahçenin görkemli görünümüyle büyümesi için emeklerimi verdim. Fadime’mi
de orada tanıdım. Sedefleri de... Ona en güzel çiçeklerden buketler verdi. İlk evlendiğimiz
günlerden birinde, boyun ağrısından onu hekime götürdüm. Hekim, çok uzun süre
uyanmadan yatarsa; boyundaki kireç sertleşir, kötüleşir dedi. Her gece uykusunu
bölüp uyansın, gezinsin dedi. Hekimi pek dinlemedi bizim hatun.. Benim sözümü
de... O günlerde tesadüf bu çiçek kurumaya yüz tuttu. Ben ona, “Gece çiçek
sularsan, bu çiçek tekrar canlanırmış” dedim. Adak dilettim... Her gece onu
uyandırdım ve seyrettim. Her gece, o çiçek ben oldum sanki... Her gece o
yattıktan sonra kalktım. Saksıdaki suyu boşalttım. Sedef gece sulanmayı sevmez,
hakim bey... Geçen gece de... Yaşlılık... Ben de uyanamadım. Uyandıramadım. Çiçek
susuz kalırdı, ama kadınımın boyun ağrısı yine azalabilirdi. Suçlandım...
Sesimi çıkartamadım... Karar sizin hakim bey.
O anda gazeteciler dahil, mahkeme salonundaki
herkes ağlıyordu...
anlamlı güzel hikayeler, en güzel öykü örnekleri, en güzel kısa masallar, anlamlı hikayeler kısa, anlamlı kısa hikayeler, çok kısa hikayeler, ders veren hikayeler kısa, anlamlı güzel hikayeler, ders veren kısa öyküler, ders verici kısa hikayeler, kısa hikayeler öyküler, kısa hikayeler, hikayeler, hikaye oku, hikaye
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder